16 Şubat 2014 Pazar

Biz, sizinle dalga geçtik, geçiyoruz.

Çok değil , 1 yıl önce kendi kendinin fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşanlara kro, cahil, keko, hanzo muamelesi yapılmaktaydı. Bugünlerde , ismini biraz cafcaflı hale getirdik,  'Selfie' dedik, sonra baktık ki geçen yıl bu tarz fotoğraflar çekenleri aforoz edenler, bir bir selfie fotoğraf çekip yayınlamaya başlamış.

4-5 yıl önce, geyikli, örme desenli kazak giyenler, estetik yoksunu, zavallı ve gariban ilan edilmekteydi.
Biz de boş durmadık, bu tarz kazak ve çeşitli giysileri bir iki tane popüler isme giydirdik, bir iki tane broşüre bastırıp reklamını yaptık. Bir de ne görelim, 4-5 yıl önce bu tarz giysileri giyenlere sadaka verenler, birden dolaplarını bu tarz şeylerle doldurmuş.

Yine bir kaç yıl önce, inşaat işçilerinin ve İski çalışanlarının giydiği uzun plastik botları, aynı taktikle kamuoyunun önüne sunduk, bir kaç ünlü simada görüldükten sonra insanlar tarafından benimsendi ve insanlar bunları satın aldılar. Lağım temizleme işinde çalışmamalarına rağmen, bunları giyip dolaştılar.

Bir kaç yıl önce, evlatlarına 'bırak o telefonu artık' diye sitem eden ebeveynler vardı. TV ve diğer medya organlarıyla, akıllı telefon kullanan orta yaşlı insanları , bu olayın artık gereksinim olduğunu bu ebeveyn grubuna benimsettik. Sonuç olarak sadece bir kaç yıl önce ne anlıyorsunuz şu telefonu kullanmaktan, bırakın iki dakika sohbet edelim diyen anne-babalar, akıllı telefon sahibi oldular ve ellerinden düşürmemeye başladılar.


Elbet boş durmadık, evlerinde STV ve Kanal 7 harici Tv izlenmeyen bir kitle vardı, öyle ki bunlar sadece bu kanalların izleneceğini, başka bir kanal asla izlemeyeceğini söylemekteydi. Biz de dijital uydu alıcılarını yaygınlaştırdık, ulaşılabilir kıldık, kanal sayısını arttırınca belgesel kanalları izlenir oldu, asla denen kırmızı çizgi bir kez aşılmıştı, gerisi geldi, STV ve Kanal 7 gibi kanalları itibarsızlaştırdık, yalan haber yapar duruma soktuk ve yayınlarını kalitesizleştirdik, diğer yandan diğer ulusal medyayı güçlendirdik, daha kaliteli ve yüksek bütçeli dizi ve programlar yaptırdık, böylece sadece iki üç kanal vasıtasıyla ulaşmak zorunda olduğumuz kitle daraldı, genelin içine aldık, zaten daha önceden eve Tv almama üzerine olan dirençlerini de STV ve Kanal 7 gibi muhafazakar kanallar piyasaya sürerek kırmıştık, bu da diğer bir adım oldu.

Faiz ve bankayla asla işim olmaz diyen kitleye karşı da bir çözümümüz olmalıydı elbet, bu kesimin yumuşak karnı dindi ve bunu kullandık. Müslüman liderlerin ve kanaat önderlerinin destekleriyle 3-4 adet müslüman banka getirdik, ülkeye yayılmalarını sağladık. Bu bankalara faizin adını kar payı olarak değiştirmelerini, kredi verip faizli geri alma işlemini ön alım işlemi olarak nitelendirmeleri gerektirdiğini salık verdik. Onlar da öyle yaptılar, bu bankaların şubelerinde faizin adı geçmedi, ancak faizle eşit oranda kar payları ve faizden çok daha yüksek bir bedelle yaptırılan ön alım işlemleri günlük rutin oldu, böylece faizle işi olmayan insanları da kapsadık, işimize koştuk.

30-40 yıl önce yaptığımız toplum mühendisliğini tersini çevirip yeni nesli baştan inşa ettik, o zamanlar yeşilçam filmlerinde zengin olmanın ilk şartının kötü olmak olduğunu benimsettik. filmlerimizde tüm zenginler kötüydü.Fakirler ise gururlu.  Böylece %90'ı fakir olan halk fakirliği ile gurur duyup tüketime özenmedi. Bugün ise zenginlerin de iyi olduğunu, zengin yaşam tarzının mükemmel olduğunu, bütün sorunların zenginlikle çözülebileceğini, tüketimin mutluluk kaynağı olduğunu aşılıyoruz. Dikkat edin, ulusal çapta etkiye sahip her kanalın en az 2 tane zengin hayatını öven, özendiren dizisi vardır, bunun olmasını sağladık.


Bir de ülkenin aydın geçinip karanlığa gömülmüş kısmı vardı,  onları gülünç duruma düşürmek ise hiçte zor olmadı, tuttukları resmi bir siyasi parti vardı, bu partiyi sol bir parti görüp buna oy atınca kendilerini aydın hissediyorlardı. Ve bu partinin en büyük tezlerinden birisi de dini devlet işlerine karıştırmamaktı. İşlem gayet basit oldu, önce en radikal kesime doğru partiden bir açılım sağladık, çarşaflı bayanlara CHP rozeti takıldı, liderleri değişti ve artık bu partinin de seçim konuşmalarında inşallah ve maaşallahlı cümleler görmeye başladık. Türban açılımı yaptırıp karşı çıkanları bir bir partiden dışlattık. Ardından tam da tahmin ettiğimiz gibi aileden bu partili olan aydın sürüsü, oylarını başka bir partiye kaydırmadı, aksine bu partinin oyları artış gösterdi.

Modadan bankacılığa, eğilimlere, zannetmelere, ve kesin olarak inanılan şeylere hükmettik, değiştirdik, yeniden inşa ettik. Siyaset ise sadece bir oyun sahnesiydi ve istediğimizi oynatmakta özgürdük/özgürüz.Oraya değinmeye şimdilik gerek duymuyorum. Toplumsal rol modeller yaratmakta işe yaradığını belirtmekle yetineyim.

Ek olarak, toplumda biz bunlar yaparken işin farkına varan çok az insan vardı/var, onlarda dinlenmedikleri için etki alanları dar, bizim elimizde medya, onların elinde kuru bilgi var.Başaramazlar, çünkü insanları kandırmak, insanları kandırıldıklarına inandırmaktan daha zordur.


                                                                                                  Bir Dost/Düşman.



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder