5 Mart 2014 Çarşamba

Havaya ateş etmek ve Olası kast-bilinçli taksir ayırımı



Havaya ateş etmek ve Olası kast-bilinçli taksir ayırımı


Ceza Hukuku, ülkeden ülkeye farklılık gösteren ayrıntılara sahip olsa da , işlev bakımından farklılık arz etmemektedir. Bir suç işlenir, bu suç kanuni tanıma uygun ve diğer unsurlara sahip ise, yaptırım öngörülmüş olduğundan, ceza belirlenir.
Yine bu sistem, her birey de mevcut olan ve savunma mekanizmalarının doğal bir sonucu olan kendini aklama ,suçsuz gösterme psikolojisine de epeyce imkan vermektedir. Bu bağlamda iki kavramı inceleyelim:


 Olası Kast: Olası kast terimi, failin, fiili işlerken , düşüncesinin 'olursa olsun' şeklinde olması sonucu varlığı kabul edilen kast türüdür. Yani fail, eylemi gerçekleştirirken, sonuçlarını ön görmüş, hatta bu sonuçların olmasını önemsememiş, olursa olsun şeklinde bir mantık gütmüştür.

 Bilinçli Taksir: Bilinçli taksirin olası kasttan farkı, failin neticeyi fiilin yapılış anında istememiş olmamasıdır. Yani burada bir olursa olsun düşüncesi söz konusu değil, sonucu görme ama o sonucu istemeyerek o eylemi yapma durumu söz konusu olur.

Bu bilgiler doğrultusunda ele almak istediğim asıl konu ise, havaya rast gele ateş açma fiilinin, olaydan olaya olası kast veya bilinçli taksir olarak değerlendirilmesi durumunun pek de doğru bir tutum olmadığına dikkat çekmek, havaya rast gele ateş edip birilerinin yaşama hakkına , vücut bütünlüğüne tecavüz etmenin, bilinçli taksir olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğuna vurgu yapmak olacaktır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu davranışın bilinçli taksir veya olası kast sayılması, TCK m: 61'de belirtildiği üzere verilecek cezanın indirilmesinde veya arttırılmasında etkili olacaktır, yani bir suçun cezası belirlenirken, bilinçli taksir mi , yoksa olası kast ile mi hareket ettiği, cezanın belirlenmesinde etkili olacak, taksir daha hafif yaptırımlara tabi bir kavram olduğundan, olası kast- bilinçli taksir ayırımı , önem arz edecektir.

Ele aldığımız fiil, havaya rast gele ateş açma durumudur. Bu fiil neticesinde sık sık karşılaştığımız üzere yaralanma hatta ölüm neticeleri meydana gelmektedir.Basına da sıkça yansıyan bu olaylar, toplumun geneli tarafından hali hazırda bilinmektedir.
Peki neden havaya ateş edip yaralanmaya sebebiyet vermek olası kast olarak değerlendirilmelidir?
Bu noktada, failin ateş açarken olursa olsun mantığını güttüğünü ispatlamaya çalışmak yerinde olacaktır.

Havaya ateş açıp yaralanmaya sebep olan fail, bilinçli taksir olduğunu iddia etmek için, nişancılık yeteneklerine güvendiğini, dolayısıyla böyle bir sonucu istemediğini, meydana gelmeyeceğini düşündüğünü ileri sürecektir. Ancak söz konusu fiilde , nişan alma gibi yetenek konusu edilebilecek bir eylem gerçekleşmemektedir. Nitekim TDK'nın nişan alma tanımına baktığımızda :
'Bir hedefi vurmak için ateşli silahlara gerekli doğrultuyu vermek, gezlemek' şeklinde bir tanım karşımıza çıkmaktadır.

Bahsettiğimiz, düğünlerde, asker konvoylarında, kutlamalarda havaya ateş etme durumunda ise, bir hedef söz konusu değildir, fail sadece o anlık heyecanını elindeki silahı kullanarak boşaltır, ona herhangi bir doğrultu vermesi söz konusu değildir, zaten dans ederken, arabanın camında otururken, hatta yine sıklıkla karşılaştığımız üzere alkollü iken havaya ateş açma fiili, tanımda geçen gerekli doğrultuyu vermek aşamasını da mümkün kılmamaktadır. Dolayısı ile, failin savunmasında yer verdiği kişisel yeteneklerime güvenerek sonucun ortaya çıkmasını istemedim şeklinde , hakimi bilinçli taksire yönlendirecek bir sav, geçerli olmayacaktır.


Bu bilgilere ek olarak, nişan alma eyleminin fail tarafından havaya ateş etme esnasında gerçekleştirilemeyeceğine vurgu yapmak amacıyla, biraz daha teknik boyuta girelim:  İnternet üzerinden yapılan ufak bir araştırma ile, atıcılık, avcılık işleriyle meşgul kişilerin nişan alma tariflerine ulaşılabilir,  burada teknik olarak, 'nişan alma, nişan hattını hedef üzerine oturtmaktır' şeklinde tanımlara rastlamanın yanı sıra, mermi yolu, nişan hattı gibi bir çok teknik terim ile de karşılaşılıyor. Dolayısı ile, bu kadar teknik bir kavramın, havaya ateş açan kişi tarafından o anda yapılmış olma olasılığı ortadan kalkıyor. 

Yani fail, havaya ateş ederken, zaten nişan almanın tanımı ve niteliği gereği, nişan alma işlemini gerçekleştirmemekte, bir hedefe yoğunlaşmamakta, mermiye bir doğrultu vermemektedir, rast gele havaya ateş açmaktadır, zaten asker veyahut eğlence konvoyunda araçların yan pencerelerine oturmuş vaziyette, veya düğünde halay çekerken, dans ederken, alkollü iken , bir hedefe odaklanmak, silahı sabitlemek, bu durumların şartları itibari ile mümkün değildir. Yani nişan alma eylemi dolayısıyla da bireysel yeteneklere güvenip sonucu istemediğini iddia etme durumu, burada geçerliliğini yitirmektedir.

Bir diğer husus, ateş etmek için elbette bir silah gerekir, silah dediğimiz kavram ise zaten zarara yol açmaya son derece elverişli bir kavramdır. Tüik verilerine göre bir yılda ortalama 15 bin kasten adam öldürme suçundan dolayı dava açılmaktadır. Kasten adam öldürme suçlarının çok büyük bir yüzdesi silahlarla işlenmektedir.Buradan hareketle, silahların zarar verme potansiyeli zaten açıkça görülebilir. Bu silahı kullanan kişi, Roma Hukukundan beri süregelen ifadeyle orta zekalı bir insan, silahın taşıdığı potansiyel tehlikeyi elbette biliyor olacaktır, yukarıda açıklandığı üzere, nişan alma eylemini dahi gerçekleştirmeden bu tehlikeli nesneyi kullandığında, sarih olarak gözükmektedir ki, doğacak sonuçları umursamamaktadır. 

Bu bağlamda bir kaç sayısal veri ile toplum genelinin ve dolayısıyla bahsettiğimiz 'orta zekada bir insanın' silah nesnesinin tehlikesinin farkında olduğunu açıklayalım: Tüik verilerine göre 2012 yılında 374.855 kişi ölmüş, bu ölümlerin %4.4 'ü dışsal yaralanmalar neticesinde meydana gelmiş, yani 2012 yılında 16.280 kişi dışsal yaralanmalar sonucu hayatını kaybetmiş. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yayınlanan bir diğer istatistiğe göre ise dışsal yaralanma olaylarının neredeyse 3'te biri silahlarla gerçekleştirilmektedir ki bu da 5 bin kişinin ateşli silahla yaralanma sonucu hayatını kaybettiğini göstermektedir. Yani 1 günde ortalama 15 adet ateşli silah ile adam öldürme suçu işlenmektedir. Bu olayların çok büyük bir kısmının da medyaya yansıdığı aşikardır, medya ise bugün , TV, gazete, dergi, internet gibi araçlarla hayatımızın her alanında yer almaktadır.

Bu bağlamda yapılan birkaç anket sonucunu da göz atalım, yapılan anketlere göre, toplumun %80.7'si bireysel silahlanmaya karşı,  %63'ü oyuncak silahların satışının engellenmesini istiyor,%62'si ise dünya çapında silah üretim ve satışının durdurulmasından yana. 
Tüm bu veriler ışığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki toplum , silahın tehlikesinden fazlasıyla haberdardır ve sürekli haberdar edilmeye devam edilmektedir. Sonuç olarak , orta zekada bir insanın, tüm bu rakamlar ve şartlar göz önüne alındığında, silahın tehlikesinin farkında olmaması, onu kullanırken potansiyel olarak yol açabileceği yaralanmaları bilmemesi, olanaklı değildir. 


 Fail, bu tehlikeleri bile bile, nişan alma işlemini de gerçekleştiremeden, ateş ettiği zaman, fiilin yol açacağı sonuçlara karşı kayıtsız kaldığı açıkça meydana çıkar. Ateşli silahların zarar vericiliği, merminin rijit yapısı nedeniyle sekme gibi durumlarının olabileceği, ateşli silah kullanırken mutlaka yapılması gereken nişan alma eyleminin dahi yapılmamış olması, bizi açıkça fiilin sonuçlarını önemsememe sonucuna götürmektedir.


 En nihayetinde,sonuç olarak, tüm bu tanımlar, rakamlar ve göz önüne alınması gereken realiteler bakımından, havaya ateş edip adam yaralama veya öldürme olayının, bilinçli taksirle işlenemeyeceği , olası kastın varlığı, verilecek yaptırımın bu doğrultuda belirlenmesinin hukuğun temel amaçlarından olan hakkaniyeti sağlamak bakımından daha isabetli olacağı açıktır, yasa koyucu, TCK 'nın Özel Hükümler kitabına, havaya ateş açarak yaralanma veya ölüm neticesi meydana getirme suçunu yerleştirmeli, ve hukuk düzeninde yer vermelidir.


Kaynakça : 

www.tuik.gov.tr
www.hurriyet.gov.tr
www.bugun.com.tr
5237 sayılı TCK
www.anketofisi.com
www.pollemik.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder