Tüm bunların hepsi gerçekten yapılmakla beraber, aslında televizyonlarda lanse edildiği gibi devletimiz bunları bizlere bedava sağlamıyor, veya vatandaşını çok düşündüğü için, tüm külfeti yüklenip bu işlere girişmiyor.
Medya'da böyle gösterilmesinin amacı , insanlara yapay bir mutluluk vermek, olmayan şeylere insanları tekrar yoluyla inandırmak ve insanları araştırmaktan alıkoymaktır . Neden mi? Eğer gündee 4-5 kere kulağınızın dibinde bangır bangır sizlere yol yapıldığı , bir sürü 'hizmet'e imza atıldığı söylenirse, siz de buna inanırsınız, nitekim tüm bu söylemler bilinçaltında yankılanmakta ve çok tekrar edilen şeye insanlar inanma eğiliminde olmaktadır. Bunu şöyle açıklayabilirim, hasta numarası yapanların bir süre sonra kendilerini gerçekten hasta sanmaya başlamaları, hatta gerçekten hasta olmaları, çok zeki bir çocuğun çevresinin baskısıyla ve tekrar tekrar vurgulamasıyla aslında zeki olmadığına inanması, çirkin bir kızın annesinin sürekli güzel iltifatlarından dolayı kendini güzel sanmaya başlaması gibi. Bu yüzden, tekrar, bir şeylere insanları inandırmak için , mükemmel bir yoldur. Ve tarih boyunca kitleleri yönlendirmekte ustalıkla kullanılmış ve hala da görüldüğü üzere kullanılmaktadır.
Şimdi gelelim neden kandırıldığımızı düşündüğüme. İlk olarak, devletin yol yapmasıyla başlayalım, farazi olarak bir araba alıp senede ortalama bir yol yapayım.
45 Bin liralık 1.6 motorlu bir araç aldım diyelim, bunun zaten 25 bin Tl'si vergi. Otomobilde ki vergi oranlarımız korkunç boyutlarda olduğundan inanmak güç ama durum bu. İnanmayanlar inceleyebilir : Otomobil vergileri
Yani arabayı alır almaz 25 bin lira zaten vergi verdim. İyi hoş, helal olsun diyelim. Normal bir kullanıcı 1 yılda ortalama 10.000 km kadar yol yapıyor. Ortalama bir araç bugün kilometrede 40 kuruş yakmakta. Yani ben 10.000 km yol yaptığım zaman 4 bin lira yakıt harcıyorum. Ve bu paranın tamı tamına 2.500 lirası vergi. Evet, yine korkunç bir oranla karşınızdayız . Yine inanmayanlar buyurunuz inceleyiniz:Akaryakıttan alınan vergi
Buna da ek olarak, 1.6 motorlu aracım için, her yıl 860 lira MTV veriyorum. Bunun için kaynağa gerek yok zira herkesin bildiğini düşündüğüm bir vergi bu.
Yani ben, 1 yıl içerisinde 10.000 km yol yaptığım için, araç alımında devlete verdiğim haraç , özür dilerim vergi haricinde, 2.500 lira akaryakıta, 860 lira da MTV'ye vermiş bulunuyorum . Otoyol ücretlerini, araca bakım yaptırırken ödediğim KDV+ÖTV miktarını ise hesaplamıyor, ama akılda tutulması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, devlet yolu bana bedava mı yapmış? Bu rakamları, Türkiye'deki 20 milyon araç sayısı ile bir çarpalım bakalım, sonrada her yıl satılan ortalama 750 bin araçtan alınan vergileri düşünelim. Rakamsal olarak yazmam gerekirse, 20 milyon araçtan ortalama olarak, 60.0000.000.00 (60 milyar Tl) gelir sağlanıyor.
750.000 bin araçtan ortalama 750.000*25.000 = 187.500.000000 ( yğzseksenyedi milyar lira) vergi alınıyor.
Üstelik bu rakamlar en iyi ihtimaller. 17 Bin tl mtv ödeyenler, %130 ÖTV ödeyenleri hesaplamadım, ortalama bir rakam çıksın diye düşük olan oranlardan hesaplama yaptım.
Gelelim yollara, 237 milyar tl ile kaç kilometre yol yapılabilir? Hem de bir yılda.
1 km yol 4 milyon tl ye mal olmakta. 1000 km yol 4 milyar tl yani, 10.000 km yol 40 milyar tl, 50.000 kilometre yol ise 200 milyar tl. Yani bir yılda devletin otomobillerden aldığı toplam vergiden bile az 50 bin kilometre yolun maliyeti. Peki kaç kilometre yapılmış : Kaç km yol yapılmış?
Şaşırtıcı olduğunu düşündüğüm bir kaynaktan paylaşmak istedim. :)
Nasıl kandırıldığımız hakkında düşünmek gerek tabi. Neyse, bir diğer meseleye geçelim.
Hastaneler yapılmış,ilaçlar bedavaya geliyormuş, bedava tedavi oluyormuşuz, evimizin önü süpürülüyormuş..
Devlet dediğimiz tüzelliğin, kendine has bir bütçesi vardır, bu bütçe devletin vatandaşları tarafından oluşturulur. Yani vatandaşlar, devleti bir cihaz olarak kullanır, ona işlerin parasını verir, karşılığını bekler. Yani bilinçli toplumlarda bu böyledir.Dolayısıyla bilinçli bir toplumda kimse size bakın size lütfedip hastane yaptım diyemez. Bu iş aynı okul hademesinin velilerin karşısına geçip bakın okulu silip süpürdüm ne büyük lutfettim demesine benzer. Yani, parasını ödediğiniz bir işi yapan, size lütfetmiş olmaz.
Parasını ödemiyoruz ki diyenler çıkacaktır, keşke çıkmasa tabi ama yapacak bir şey yok, toplum olmanın götürüsü de bu işte, bu yollarda beraber yürümek zorunda olmak. Neyse, gelgelelim, hiç bir şey bize lütfedilmiyor, aksine ödediğimiz ücretin karşılığını alamamaktayız bile . Neden mi?
Farz edelim ki ben aylık geliri 2 bin lira olan bir vatandaşım. Her ne kadar bu maaşla yoksulluk sınırının altında yaşıyor olmama rağmen toplum tarafından maaşım iyi görünüyor olsa da konu bu olmadığı geçiyorum. 2 bin lira gelirimden %15'ini, yani, 300 lirasını her ay devlete ödüyorum. Mecburum. Adı da gelir vergisi. Buyurun kaynak:
Gelir vergisi ne kadar?
Bu parayı hangi hizmet için ödediğim meçhul, ilk başta açıkladığım devlet bütçesine minik bir katkı diyelim.
Markete gittim, su-ekmek-bisküvi gibi gıda alışverişimi yaptım, traş köpüğü aldım, toplamda 120 lira ödedim. Bu paranın ortalama %15'i de vergidir. Yani yuvarlak hesap 15 lira buraya vergi verdim. Aylık market alışverişi 200 lira olan bir insan 30 lira markette devlete haraç veriyor.
Cep telefonu, fotoğraf makinesi gibi ürünlerde bu durum çok daha vahim. 2.000 liralık bir teknoloji alışverişinizin yarısı vergiden oluşuyor en az. Bu paralar da devlet bütçesine katkı.
Ha bu arada, yemeklerden %18 vergi alınırken pırlantadan %1 alındığını da söyleyelim, verginin adı da ÖTV bu arada, yani özel tüketim vergisi. Zannımca ekmek kutsal ve özel bir ürün olduğu için durum böyle. Neyse.
Çöplerimiz toplanıyor? Evet. Toplanıyor . Ama şu paralarla: Çevre temizlik vergisi
Şimdi aylık geliri 2.000 lira olan birisi üzerinden bir hesap yapalım;
-300 lira gelir vergisi ile yılda toplam 3.600 lira
-30 lira gıdaya vergi ile toplam 360 lira
-Yıllık en iyi ihtimalle 1.000 lira teknoloji harcamalarına vergi veriyor
Hesabın çok şişmemesi için giysi kozmetik gibi kalemlere girmiyorum, ama girmiyor olduğum onların olmadığı anlamına gelmiyor.
Yani ortalama 2.000 lira maaş alıp yoksulluk sınırının altında yaşayan birisi , yılda 5.000 lira vergi veriyor devlete. Çöplerinin toplanıp evinin süpürülmesi için verdiği vergi hariç, o vergi temizlik hizmetine özgü :)
Şimdi bu vatandaşın verdiği bu paralar ne oluyor? Devlet bütçesine katkı oluyor. Böylece devlet bakanlıklarına bütçe veriyor, ne için? Yol-hastane-pastane-darülaceze yapılması için.
Buyurun bakanlık bütçeleri : 2014 bütçesi : 2014 bütçesi
Bütçede her bakanlığa ayrılan paylara iyice bir bakınız. Ortalama bir hastane maliyetinin 10 milyon lira, sosyal tesis maliyetinin 3 milyon lira olduğunu düşünüp, bunları yapanın devlet büyüklerimiz mi , yoksa vatandaş, yani bizzat sizin bizim mi olduğuna karar veriniz. Yorum ve fikir sizin burada.
Bir diğer husus, yazı epey uzun olduğu için buna da değinip bitireceğim. İlaçlar ve tedavı giderleri. Bedava mı? Çoğu kişiye göre evet, aslında hayır.
Neden mi? Bugün asgari ücret alan birisi, maaşının %15ini SGK'ya vermek zorunda.
Bugün adam çalıştıran birisi, asgari ücret verdiği birisinin maaşının %15'ini SGK'ya vermek zorunda.
Yani, toplamda bir asgari ücretli, tam 300 lira SGK'ya ödeme yapmak zorunda. Yıllık 3.600 lira.
Yani burada devlet bir sigorta şirketi gibi çalışıyor. Aynı arabanıza kasko yaptırmanız gibi, önceden alıyor, sonra 'bir şey olursa'size geri veriyor. Tabi eğer nitelikli hizmet isterseniz, 'fark ücreti' ödemek zorunda kalıyorsunuz . Ayrıca maaşınızın yarısı tutarında bir parayı her ay devlete ödediğiniz için, kimse öyle her ilacı size bedava vermek zorunda da değil. Bedava olmayan bir çok ilaç var. Hoş ben daha bedava olanına rastlamadım ama , önemli değil.
Buyurun SGK primleri:
SGK primleri
Emeklilik diyen nispeten uyanık okuyucular için de , BES sistemine göz atmalarını öneririm. Özel bankalar bile bugün ödeyeceğiniz aylık 120 lira karşılığında size 20 yıl sonra bugünün asgari ücret tutarına denk gelen bir maaş verebiliyor. Bunun nasıl olduğunu faiz, zaman, ana para , piyasa ve para ekonomileri kavramıyla açıklayabiliyor olsak ta , bu yazımda değinmeyeceğim.
Son olarak, SGK sisteminin aslında kasko şirketlerinin çalışma şeklinden bir farkı olmadığını,yani kar amacı güden bir şirket gibi olduğunu, kendi üzerimden de anlatayım. Maaşım 2.000 lira gözüküyor, dolayısıyla primim yüksek, her ay devlete 400 lira SGK için ödüyorum. 2 yıldır SGK kaydım var. Allahı var ilk yıl 400 ödemedim,370 ödedim.Ortalamam 385 lira. Peki ben bu 2 yıl içinde devlete ne kadar yük oldum? Ne kadar ödedim?
24 ayda , ortalama 385 liradan, 9.240 tl devlete ödeme yapmışım. Allah devletimize zeval vermesin de, benim devlete giderim, 30 liralık fark ücretini zaten ödediğim 2 göz muayenesi ile 2 de nezle muaynesi oldu. Toplam da 150 lirayı bile bulmayan bu işlemler için SGK'a 9.240 lira ödedim.
Ama olsun, sonuçta sağlık hizmetlerimiz bedava. İlaçlar bedava. Benim gibi milyonlarca insanı hesaplarsanız, devletin Ergo İsviçre Sigorta Şirketinden hiçbir farkı olmadığını göreceksiniz zaten.
Sonuç olarak, devlet hiç bir şeyi bizlere bedava sunmuyor. Her şeyin parasını fazladan fazladan alıp, bizlere bunun karşılığında lütfetmiş gibi davranmakla kalmıyor, eksik hizmetler için de insanları her şeyin bir devlet lütfu olduğuna inandırdığı için hesap sorduramıyor. Bugün sağlık sistemini eleştirmeye kalksanız , karşınızda ilaçlar bedava daha ne olsun diyen insanlar yumruk sallıyor.
Yani ben, yapılan yollar, okullar, hastahaneler, çevre düzenlemeleri, güvenlik hizmetleri gibi tüm bedava sandığım hizmetler için fersah fersah fazla para ödüyorum.
Devlet bir hayır kurumu değil, ama karşısına taleplerle çıktığınızda gerçekten bir 'hayır'kurumuna dönüşebilmekte.
ABD ile vergi kıyası
Son olarakta Kalkınmanın yolunun vergi olmadığını da yukarıda ki linke tıklayarak görebilirsiniz.
Hiç bir şey bedava değil, hiç bir şey de bize iyilik olsun, kıyak geçilsin, vatandaşa bedava hizmet olsun mantığıyla yapılmıyor. Her şeyin bedelini bizzat siz, ben , o , onlar ödüyor.
Bu yazıda da açıkça ortaya konduğu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder