5 Aralık 2013 Perşembe

basit yazı, basit bir gün

Adı Hüsnü, soy adı Zan.
30 yaşında, arkadaşları ona Hüsnü diyor, doğal olarak. Lise mezunu ama açıktan, profil bilgilerinde hayat üniversite yiğen yazıyor. İyi bir arkadaşımız. Galiba.

Kalktı, karısının paspal paspal hazırladığı kahvaltıyı şöyle bir yokladı, soğumuş çaya küfredip evden çıktı Hüsnü abimiz.

Kapının önünde motorlu kuryenin bıraktığı Zaman gazetesini ayağıyla itti, artık küsmüştü onlara abimiz, oy veridği partiyle takışmışlardı, e Hüsnü abinin oy verdiği , o derece yüce bir parti hata yapar mı? Yapmazdı tabi. O yüzden , gazeteye ve temsil kanadına küstü. Yürüdü gitti.

Otobüse bindi, Aylık akbile 150 lira ödedi, herifin maaşı zaten 1.150 liraydıi 150 sini yol yapıp geçinip gidiyordu işte. Allahtan daha ne istesindi. Otobüste ter kokan insanlara ters ters baktı, ama birileride ona ters ters bakıyordu, pekte dişlerini fırçalamak gibi bir adeti yoktu zira, ne önemi vardı oğlum zateni, vucüt koskocıman dişler küçücüktü, onlar önemsizdi, ağız koksundu.

Sonra okula giden bir gence sinirlendi, yanıbaşında dikilen kesin 42 yaşında olan esmer kadına yer vermemişti. Ne büyük saygısızlıktı. Hüsnü'de oturuyordu da, kendisi o gençten 12 13 yaş daha büyük olduğu için onun yer vermesi icap etmezdi, gençlerde hiç saygı kalmamıştı.

Sonra alışkanlığı olduğu üzere 24 taksitle aldığı Samsung marka telefonuna gömüldü, çaktırmayında bunu biraz da kimse başımda dikilip yer istemesin diye yapıyordu. İçten içe bunu biliyor hatta zekasına delalet sayıyordu. Demin ayıpladığı genci unutmuştu.

Sonra , Böyle buyurdu Zerdüşt kitabını okuyan bir adamcağıza ilişti gözü.Ateyizt dedi. Sıçtığımın şerefsizi dedi. Topunu sallandıracaksın bunların ülke refaha kavuşur dedi. Ama içinden, sonra aynı kişiye düğmeye basar mısınız deyip indi otobüsten.

İşine geldi. Orta halli bir lokanta da kasiyerdi. Akıllı telefonuna gömüldü , Kılıçdaroğlu'nun Amerika'da taze gelin gibi oturan bir fotoğrafını gördü, sonra kendi partisinin liderinin fotoğrafına baktı ve bah olm lider dediğin böyle olur dedi.

Ama işin ilginç tarafı, Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye ne bok aramaya gititğini hiç düşünmedi. Oturuşuna taktı. eleştire eleştire onu buldu. Kafa yorsaydı biraz, ne işi var bunun burda diye, belki çok daha kayda değer şeyler bulabilirdi.

Sonra Ak partiyi seviyoruz sayfasının gönderisini paylaştı, bilmem kaç km yol yaptık, her yere döşedik ,ray ile, bunları okurken adamlar çalışıyor ağbiii diye içinden geçirdi. hiç sormadı kendisine ulan ben kasiyerim bütün gün para alıp veriyorum çünkü işim bu, bunun için burdayım, bu adamlar siyasetçi zaten bunları yapmak için burda, acaba bu kadar neden abartılıyor , otobüs şoforüne durağa ulaştırdı diye teşekkür etmek çok mantıksız değil mi diye? Niye sorsundu, al gülüm ver gülüm işini yapar, 1.150 tl maaş alır, giderini karşılayamacağını bildiği için üreyemez, işten sonra 100 kişilik otobüste 149 kişi akrabalık bağları kurarak ulaşım yapar, ama huzuru mutluluğıu yerindedir.
Karşı ki fırından simit aldı Hüsnü abi, 1 liraydı son 2 haftadır ama komşu olduğu için ona 75 'e olurdu. Akşam kalan bayatlardan alım de evde  yeriz olmadı kahvaltıda yerim ucuza gelir diye geçirdi içinden. Sonra ne kadar zeki olduğunu düşündü kendi kendine. Düşünme yeteneği bunlara yetmişti. Olsun.

Öğlen kasaya yakın masaya öğrenci grubu oturdu. Dinledi onları Hüsnü abimiz, amma da boş konuşuyordu gerizekalılar, neymiş efendim, benzin çok pahalıymışta, hükümet aslında vitrini iyi tutup her şeyi iyi gösteriyormuşta, eğitim sistemi çok kötüymüşte... Amma salaklar diye düşündü, hoş benzin pahalılığından baba yadigarı arabasını kullanmıyordu ama pahalı olamazdı işte, öyle söylemiyordu çünkü devlet büyüklerimiz, normaldi, sadece fiyatları günceldi. Vitrin mitrin yoktu, her şey apaçık ortaydı, gerçi arada maaşını yetiremediği olurdu , borç harç alırdı, yemeğinden hatta ısınmasındna kısardı evde ama , öyle hiç bir şeyin de kötü olduğu falan yoktu canım. Eğitim sistemi kötü mü? Hadiyin lan ordan dedi, hoş, daha 2 gün önce 16 yaşında ki yeğenine size okulda bir bok öğretmiyor lan, ne biçim okul o diye dalga geçip sonra yeğeni Türkiye'nin coğrafi bölgelerine sorunca Akdeniz ve Karadeniz'den ileri sayamayınca hiç bir şey değişmediğini böyle yarım saniyelik düşünecek gibi olmuştu ki, yaptırılan okullar geldi aklına hükümet eyidir eyi, dedi gene. Düşünmedi pek öğretmen açıklarını,malzeme eksikliklerini, ve asla bitmek tükenmek bilmeyen 60 kişilik sınıfları.
Ama olsun, o öğrenciler kesin salaktı. Çünkü über üstün biri olan abimizin oy verdiği pariyi eleştirmişlerdi. Olamazdı, aklı başında bir insan bunu yapamazdı.

İnsanca yaşayamacaktı hiç, çünkü haberlerde sunulan enflasyon tek haneye indi,milli gelir 10 bin doları geçti, ülkeyi dayadık döşedik (bu kısmen doğruydu) , % 2 milyon büyüdük gibi rakamlara inanıp asla reeliteyi düşünmedi. Asgari ücretle geçinmenin imkansızlığını, en temel ihtiyaçları olan ulaşım, ısınma gibi ihtiyaçlarıdan kısmak zorunda kaldığıın, üremesinin bile aslında teşvik edilirken elindeki paraya göz dikildiğini, hatta alkış tuttuğu düzenin  üremesine bile mani olduğunu düşünemedi.

Senede 1 ay izin, hafta sonu tatillleri, erzak desteği, içinde ölme tehlikesi yaşamadığın ferah ve düzgün bir toplu taşıma, kombiyi gönlünce çok açıp ısınma ihtiyacını rahat rahat gidermek, aldığı telefonu 24 taksitle değil de tek çekim almak, onun asla aklına gelecek, istemeyi düşüneceği şeyler değildi. Çünkü böyle mutlu olması gerekiyordu. Öyle diyordu devlet büyüklerimiz. Napsın Hüsnü Zan abimiz, inandı. Üstelik tüm bunların sadece kuş uçumu 300-400 km ötesinde bir yerlerde insanların sahip olduğu şeyler olduğunu üstün körü de olsa bilmesine rağmen. İnsanca yaşamanın ne demek olduğunu bilmesine rağmen boşverdi. O böyle mutlu olmalıydı. Çünkü burda doğmuştu, Türk'tü doğruydu Çalışkandı. O yüzden bazen para üstlerini yırtık para verir, bozukları eksik sayar, işten kaytarabildiğince kaytarır da ama , onları da zekasına vermek lazımdı, onları akıl edebildiği için yapıyordu, o ilkelerle alakası yoktu zira.

İnsanca yaşamyı 300 km farkla kaçırmıştı Hüsnü Abi, ve biad etti hep, kendisiyle aynı anda doğan Johannesburg, 84 yaşında saçları dökülmeden kışları kullandığı evde ölürken, Hüsnü abi 70'ini göremeycek, 60'tan sonrasını hastalıklar içinde geçirecek ve tüm bu hastalıkları yaşlılığına verecek, oyunu da yine kim suyunu 3 yudumda içerse ona verecekti.

Ama olsundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder