Ancak ülke olarak, eğitimin kalitesini arttırmak şöyle dursun, sistemleri defalarca değiştirerek kalitesini yerin dibine sokmakla kalmadık, bir de eğitimin iyiye gittiğini kabullenerek veya içten içe öyle olmadğını bilmemize rağmen aksini kabul etmek zor göründüğünden öyleymiş gibi yaparak bu işe çanak tuttuk. Millet olarak.
Sınav sistemlerinin defalarca değiştirilmesi, anadolu liselerinin adeta asimile edilmesi, 4+4+4 gibi bir sistemle 10 yaşında ki çocuktan hayatının belirlenmesinin istenmesi gibi hususlarının üzerinde duracak, eğitim sisteminin iyiye gittiğini düşünmemiz için önümüze sunulan yemlerden bahsedip sonuçlandırma yapacağım, kendi açımdan.
İlk okula 00-01 'de başladım, ana adım ayşe baba adım... Üzgünüm, ezberci sistemin götürüsü işte, kalıplar, bir cümle devamında ezberini getiriyor. Neyse , o yıllarda 8. sınıflar LGS adlı sınava girerlerdi, üniversiteye girişle doğal olarka o yaşta çok ilgilenmediğimden üniversite sınavının adını hatırlamıyorum,ÖSS olması gerek, ÖSS'de zaten sonradan gelen bir sistem ya , neyse, uzağa gitmeyelim.
Günler haftaları haftalar asırları kovaladı ve 4 ya da 5. sınıfken LGS'nin adı değişti, OKS oluverdi. Lise giriş sınavı gitmiş, orta kurumlar sınavı gelmişti. Müfredat mı değişmişti ne .. Sonra 8. sınıfa geldim, birde baktım bakanlardan birisi, adını hatırlayamacağım ama Hüseyin Çelik amcamız olması kuvvetle muhtemel, OKS bu sene kalkacak, yerine 3 aşamalı yeni bir sistem gelecek, adına da SBS, yani seviye belirleme sınavı diyeceğiz diye açıklama yapıyordu. Yani tarihini hala net hatırladığım 8 Haziran 2008'de , OKS'nin son kurbanları arasında idim.
Sonra lise 1'e geldim, millet hala ÖSS'ye giriyordu. Sonra 10.sınıfa geldiğimde bir de baktım ki ÖSS kalkacakmış, eh tabi bir heyecan, ne olacak şimdi? Tıpkı ÖSS'den önceki sistemde olduğu gibi 2 aşamalı sınava geçilecek, YGS diye bir baraj sınavı, LYS diye bir 2. sınav yapılacaktı. 1. sınıftan 11'e kadar ÖSS bazlı aldığımız eğitim buraya kadardı. Artık çok büyük bir değişiklik olmuş, ders konularının sıraları değişmiş, önem verilen konular değişmiş derslerin işleniş şekli dğeişmeliymiş. Gibi bir hal vardı artık ortada.
El mahkum kabullendik, YGS-LYS sistemi , final olarak değişmedi 2 yılda, ancak ben 11.sınıftan 12. sınıfın sonuna gelene kadar yaklaşım 4 kere puanlama kriterleri ve katsayıları değişti.Zaten değişmese hatırım kalırdı bu saatten sonra , iyi ki de değişti. Eğitim, iyiye gitmeliydi.
Bu değişimlere değinmişken, Anadolu Liseleri'nin nasıl asimile edildiğine bakalım.Bugüne kadar dillendirilmiş bir konu değil bu. Çünkü dış kapının dış mandalı perspektfinden bakılınca anlaşılmıyor, hatta gözlerimi kaparım vazifemi yaparım mantığındaysanız, sistemin orta noktasında da olsanız göremeyebilirsiniz.
Ben OKS'ye girdiğimde, en iyi Anadolu Liseleri'ne girmek için yaklaık 600 bin kişinin girdiği sınavda minimum 40 bine girmeniz gerekiyordu. Mahalle arası ara birim niteliğinde olan azınlık Anadoluları da eklediğinizde bu derece 50 bine kadar esniyordu. Yani yaklşık olarak %8'lik dilimin içinde olmalısınız ki iyi bir liseye gidebilesiniz. Hal böyle olunca, öğrenciler Anadolu Lisesi kazanmak için çabalıyor, Cv'lerde Anadolu Lisesi mezunları öncelikli oluyor, fazla fazla verdiği emeğin karşılığını alabiliyordu.
Peki nasıl asimile oldular? Şöyle; AL'de yapılan bir sınav, üniversite giriş sınavında sorulacak en zor soruları içerir,öğrencinin mantığını ve bilgisini sonuna kadar ölçer, ve 100 almak gibi bir durum zaten söz konusu olmazdı. Alanında en iyi arkadaşlarımız hariç, ortalama bir sınavda sınıf skalası 70 bandında olurdu. Sınavlar çok zor, değerlendirmeler de titiz yapılır, puanlar bu yüzden rakamsal olarak yüksek olmazdı.
Ancaak; OKS'de %8 harici olan %92 lik kesimin sınavları, %70 oranında ÖSS'de çıkabilecek en kolay sorulardan, %30'da ortalama sorulardan oluşur, değerlendirmeler genel yapılır ve rakamsal olarak yüksek notlar alınırdı. Şöyle ki, 10.sınıfta matematik sınavından 40 alıp sevinen bendeniz, düz liseye giden arkadaşının girdiği matematik sınavını çözünce 90 çok rahat alabilmekteydi. Düzen bu şekilde işliyordu.
12. sınıftım ve sınava çok az kalmıştı, o güne kadar sınavda okulun verdiği ek puan, her okulun kendi skalasına göre verilir, iyi bir anadolu lisesinde her öğrenci başarılı olduğu için, sınavdan herkesin aldığı ek puan yüksek olurdu. Genel ve meslek liselerindeyse,sınavdan düşük puan alanlar çok olduğu için, aldıkları ek puanlarda ona göre olurdu. Yani adaletli bir sistem hakimdi, herkes ektiğini biçiyordu. Ama birden birilier fırsat eşitliği naraları atarak mahşerin 4 atlısı misali bu ne böyle diyerek değiştirme ihtiyacı hissettiler. Her okul artık kendi içinde değerlendirilmeyecek, her öğrenci kendi diploma notuna göre ek puan alacaktı. Yani, düz lisede ki matematik sınavından 90 alan Halis Koyun, anadolu lisesinde ki sınavdan 40 alan Fatmagül'den dana fazla puan alacaktı. Az önce verdiğim örneği hatırlamanız, durumun vehametini anlatacaktır.
Sonra, Genel liseler kaldırıldı, Düz liseleranadolu oldu, artık sınavlar 200 bininci olanlarda Anadolu'ya rahatlıkla girebildi. 4-5 yıl önce CV'ler de, iş hayatında bir kıymeti olan Anadolu Lisesi etiketi, artık değersizleşmişti Hem de yıllarca eğitim ameleliği yapmış, diğerlerinden 4.5 kat daha fazla emek vermiş insanların emekleri bir kalemde silinerek.
Bu da yapbozun bir parçasıydı. Bir dipnot düşeyim, yapılan bu değişikliklerin iktidar ve ideolojisi ile olan ilintisine iktidarın kendini beslemesi konulu bir başka yazımda ele alacağımdan şimdilik değinmiyorum, tüm değişikliklerin özü odur aslında. Neyse.
Anadolu Lisesi ve nitelikli insan asimilasyonunu anlattıktan sonra çeşitli örneklerle yapılan değişiklikleri sorgulayalım, acaba eğitimi kaç kez değişti son 10 yılda?
Buraya bakınız:
11 yılda eğitim sisteminde 13 değişiklik
Evet, gazete haberinden de anlaşıldığı üzere tam 13 kez değişmiş. Yazık değil mi, her yıl , hatta bazen yılda 2 kere rotamız baştan çizilmiş, bozulmuş, yapılmış.
Şimdi sorgulayalım, hepimiz her mecliste bir aksaklığı eleştirirken, eğitim önemli, eğitim iyi olmalı, her şeyin başı eğitim gibi laflar etmiyor muyuz? E peki madem, bu kadar yap boza dönmüş bir sistem nasıl iyi olabilir?
Öğrenciler alacakları eğitime mi yoğunlaşacaklar yoksa sınav sistemi yine değişirse ne yapacaklarına ilişkin korkularına mı? Kendilerine öğretilmeye çalışanları sindirmeye mi çalışacaklar, yoksa kendilerine yapılan haksızlıklar mı? Kendilerini sınava ve hayata mı hazırlayacaklar, yoksa sistme yine değişirse uğrayacakları zaman , emek ve 'hayat' kaybının telafisine mi? Sistemin bu denli Sokrates'in ünlü özdeyişini doğrulamasından mütevellit kendilerinde oluşan güven kaybını nasıl görmezden gelip tüm emeklerinin bir kalemde heba olabileceği korkusuyla başa çıkacaklar?
Bu kadar unsur varken, eğitim sistemi iyi demek nasıl bir mantığın ürünü? Eğitim sistemi iyi olmaktan bu kadar uzak bir ülke, nasıl olurda 'eyiye' gidebilir?
Bu bağlamda biraz da uluslarası alanda ne durumda olduğumuza bakalım, buyrun: Pısa(eğitim sistemi değerlendirmesi)sonuçları
Bu bağlamda biraz da uluslarası alanda ne durumda olduğumuza bakalım, buyrun: Pısa(eğitim sistemi değerlendirmesi)sonuçları
Kaynak okunduğunda görüleceği üzere, eğitim sisteminin iyi olduğu koca bir yalan olmakla beraber, iyiye bir yöneliş söz konusu dahi değil. Okumayı çok seven bir millet olduğumuzdan kaynağa tıklamayanlar olacaktır, onlar için özet, Türkiye her kategori de son sıralarda, Hani Fox Tv'de arka sıradakiler diye bir dizi vardı ya bir aralar, o dizide ki Oktay karakteri Türkiye işte. Sıra arkadaşları ise şunlar: Endonezya, Katar, Peru, Ürdün, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan ,Malezya.. Durum ortada değil mi?
Şimdi , gelgelelim İŞİN EN ZEVKLİ KISMINA. İspatlamaya çalıştığım gibi bu kadar bedbaht çaresi sefil durumdaykeni nasıl oluyor da öz be öz kendi vatandaşlarımız eğitim sisteminin iyi olduğuna ve iyiye gittiğini inandırılıyor. Bu noktada nicelik ve nitelikten bahsetmek isabetli olacak, hemen bakalım, hukümet eğitim sisteminde yaptım diye bizlere neyi anlatıyor?
-Kitapları bedava dağıttığını
-Küsuratlı sayıda okul yaptığını
-Atanamayan öğretmene müjdeli haberlerini.
Bu 3 hususu inceleyelim. Kitapların bedava dağıtılması, tam 10 yıldır uygulanılani bence kesinlikle de uygulanılması gereken bir şey zaten . Ancak bu kadar davulla zurnayla anlatılani gözümüzün saydam tabakasına kürdanla monte edilen bu olay, devlet için hiç te büyük bir maliyet değil. Nasıl mı?
ders kitaplarının maliyeti
Geçtiğimiz yılda devlet,ders kitaplarnın ücretsiz dağıtımı için 317 milyon Tl masraf yapmış. Hemen bakalım, devlet bir yılda ne kadar dış borç ödüyor?1 yıllık dış borç
Tam 165.2 milyar dolar, bugün ki kurla tamı tamına 330 milyar Tl. Yani Türkiye 1 günde neredeyse 1 milyar Tl dış borç ödüyor.
Yani ders kitaplarının maliyet, Türkiye'nin BİR GÜNDE ödediği dış borç miktarının 3 TE 1 'İNE eşit.
Bu kadar komik bir rakamıni 10 yıldır gözümüze bu kadar sokulması, ne kadar anlamlı değil mi ?
Şimdi okul yaptırılma olayına kısaca göz atalım, 5-6 yıl önce, okul yaptırana vergiden muafiyet, okul yaptırana okula isminin verilmesi gibi kanunlar çıkarıldı. Yani, özel sermaye, devlet için okul yapmaya teşvik edildi. Bir çok okul özel sermayeyle yapıldı, konuyla ilgili bir habere bakmadan önce bir okulun maliyeti ve MEB bütçesini karşılaştıralım: 55 milyar 705 milyon lira Meb'in 2014 bütçesi. Google'dan kolayca ulaşabilirsiniz.Bir okulun fiziksel maliyeti ise :okul yaptırma maliyeti yani ortalama, 2-3 milyon Tl arası. Yani, MEB, sadece bütçesinde ki minik küsüratla bile 300 okul yaptırabilir durumda .
Hal ve vaziyet ortada. Sayısal rakamlarla her şey gözler önünde. Yine bu kadar küçük maliyetli ve buna ek olarak özel sermayenin de katkı sağladığı bir işin bu denli gözümüze sokulmasına ne demeli? 1984'ü okudunuz mu? Ben de okumadım, henüz.
Öğretmen atamalarına gelince,
2003'de 24.190,
2004'de 23,999,
2005'de 28.173,
2006'da 19.135,
2007'de 19.051,
2008'de 15.338,
2009'da 10.112,
2010'da 9.510 ve
2011'de 7.645 vd.
Öğretmen zaten emekli oluyor. Yani bunlar zaten açık oluşturuyor. Türkie nufüs artış hızı olarak yüksek bir grafik çizdiğinden, her yıl zaten öğretmen ihtiyacı da artıyor. Yani devlet zaten 'binlerce'öğretmen ataması yapmak zorunda. Peki neden bu kadar açıkta öğretmen var derseniz, devletin bütçesinden çok, öğretmenlik veya eğitim fakültelerinin yanısıra, bir dala ilişkin fakülteden mezun olanların da (örneğim Tarih) öğretmenlik için sıra beklemesidir sebep. Bunu ayrıntılı olarak ele almek gerekir ancak konu dışına çıkmak istemediğimden geri duracağım. Konuya dönelim, devlet zaten binlerce öğretmen ataması yapmak zorunda dedik, medya öyle bir şekilde gösteriyor ki sanki devlet öğretmenlere lütfediyor, sanki ihtiyacı yok. Hemen bakalım, ülke de onca atamaya rağmen hala tam 126 bin küsür öğretmen açığı var. Hoş , eğitim sistemimiz çok kaliteli olduğundan bu açık göze batmıyordur ya, neyse. Kaynak için buyurun bakınız: http://www.kamudanhaber.com/kpss/kpss-tercih-islemleri-bu-gece-bitiyorsendika/sozlesmeliye-becayis-hakki-geliyorguncel/egitime-kar-engeliegitim/ogretmenlere-yeni-yil-surpriziozel-haber/yonetici-atamada-duyuruya-cikan-illerkamu/taslak-basbakanliktakpss/memur-adaylari-dikkategitim/egi-h100272.html
Yani devlet öğretmen atayarak bizlere veya öğretmenlere lütfetmiyor, zaten ihtiyacı var ve onu gideriyor . Şöyle bir mantık, musluğunuz bozulduğunda eve gelen tamirciye bak seni bu iş için görevlendiriyorum, kıymetimi bil der misiniz? İnşallah demezsiniz, ona ihtiyacınız vardır çünkü. O da ihtiyacınızı giderir, tamiri yapar .
Sonuç olarak, Devlet tüzel kişiliği içerisinde MEB, ayrıca incelenmesi gereken Hukümet, 'memleket eyiye gidiyi' imajına bozmamak ve onu desteklemek adına, yap boz haline getirdiği eğitim sistemini bile, bile bile bozarak, kalitesini ırgalayarak, evirip çeviriyor, onunla oynuyor, kötüleştiriyor. Biz gariban halk kitlesine, yani önemsiz insan yığınına ise hiç te büyük olmayan ama gözümüzün içine sokulmaktan sakınılmayan işleri sunuyor, eğitimin vitrinini bu şekilde yansıtıyor, ve insanlar eğitimin de iyiye gittiğine inanıyorlar. Vitrin, düzgün olunca, okumaya ve araştırmaya meraklı toplumumuz, gerisini merak etmiyor, ilgilenmiyor. Kitaplar bedava dağıtılıyor, okullar yapılıyor, öğretmenler atanıyor diye eğitimi iyie gidiyor sanıp, günlük rutinine devam ediyor.
. . .
. . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder